Hipertansiyon, birlikteinde getirdiği fazlaca büyük hastalık ve vefat riski niçiniyle en büyük halk sıhhati meselelerinden biridir. Hipertansiyon, dünya çapında çok yaygındır ve kaygı verici olan, birfazlaca kişinin hastalığın farkında olmamasıdır.
Zira hipertansiyon, hiç bir belirti vermeden ilerleyebilen ve böbreklere, gözlere, beyne, kalbe ziyan veren ve öldüren bir hastalıktır. Araştırmalara bakılırsa yetişkin nüfusun birden fazla hipertansiyon hastası olduğunu bilmiyor ve teşhis ve tedavi edilenlerin büyük bir kısmı, hastalık belirti vermediği için tedaviyi tamamlamıyor ve denetimli kan basıncı sayılarına sahip olamıyor.
Hipertansiyonun denetimi, bilhassa felçlerin büyük bir kısmının ardında hipertansiyon olduğu hesaba katılırsa, kalp ve damar hastalıklarını önlemek için birincil tedbir olarak öne çıkıyor.
HER İKİ KOLDAN DA ÖLÇÜLMELİ
Bütün bunlar, kan basıncını âlâ ölçmenin değerini ortaya koyuyor ve hipertansiyon teşhisini koymak için en azından birinci değerlendirmede her iki koldan da tansiyonun ölçülmesi büyük ehemmiyet taşıyor. Klinik uygulama kılavuzları, baskın kolun (en yüksek basınca sahip) hangisi olduğunu belirlemek ve bu kolda ardışık denetimleri gerçekleştirmek için ikili ölçümü önermektedir. Bu bilgi biroldukça hipertansiyon hastası insanı şaşırtacaktır, zira tansiypnun yalnızca bir koldan ölçülmesi yaygındır ve epeyce yaygın olan şey bu bilginin kullanılmamasıdır.
Tansiyonun her iki koldan da ölçülmesinin hayati bir ehemmiyeti vardır. Bu, bu alandaki en itibarlı mecmua olan Hypertension Journal’da (Hipertansiyon Dergisi) yer alan ve 54 bin kişinin datalarının tahlil edildiği bir çalışmada, kollar içindeki kan basıncı ölçümlerindeki farkın, kalp ve damar hastalıkları, kalp krizi, felç ve vefat riskini artırdığı görüldü.
KALP KRİZİ RİSKİ 10 YIL EVVELCE İDDİA EDİLEBİLİR
İngiltere’de bulunan Exeter Üniversitesi tarafınca yönetilen çalışmada; Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Afrika ve Asya’dan her iki kolda kan basıncı ölçümleri olan 54 bin bireyden oluşan bir bilgi tabanı oluşturmak için 24 global çalışmanın bir tahlili gerçekleştirildi. 10 yıldan fazla bir süre boyunca iştirakçilerin kalp ve damar hastalıklarını, kalp krizlerini ve felçleri takip ettiler ve toplanan bilgiler, iki kol içinde ne kadar fazla basınç farkı var ise, hastanın sıhhatine yönelik ek riskin o kadar büyük olduğunu doğruladı.
Her iki kolu da ölçmenin hayat kurtarabileceğinin altının çizildiği araştırmada, hangi hastaların değerli ölçüde daha yüksek riske sahip olabileceğini belirlemek için her iki kolun da ölçülmesinin gerekli olduğuna dikkat çekildi ve iki kol içindeki tansiyon farkının bir kişinin kalp krizi geçirme riskini 10 yıl evvelde gösterebileceği vurgulandı.
Çalışmada, 5 mm Hg’lik her bir farkın, kardiyovasküler riskte yüzde 4 ila 6’lık bir artışla bağlantılı olduğu görüldü. Bu niçinle, bu farklılıkların saptanması, kolesterol üzere öteki faktörlerle birlikte ferdi kardiyovasküler riskin daha düzgün kıymetlendirilmesine imkan sağlıyor.
Şu anda, Avrupa kılavuzları, ek kardiyovasküler riskin eşik göstergesi olarak iki kol içinde 15 mmHg yahut daha fazla sistolik (büyük tansiyon) bir fark kabul etmektedir. Örneğin, sol kolda 135/90 mmHg ölçülen tansiyon sağ kolda 150/90 çıkıyor ise risk artıyor demektir.
birebir vakitte, bu yeni çalışma, 10 mmHg’lik daha düşük bir eşiğin ek risk göstergesi olduğunu buldu. Bu, kollar içinde bu biçimde bir fark var ise, daha fazla insanın tedavi için düşünülmesi gerektiği manasına gelir.
Çalışma müellifleri, iki kol içindeki basınç farklarını hesaba katmanın bilhassa kıymetli olduğu konusunda ısrar ediyor, zira birisi risk sonundaysa, lakin alakalı faktörleri var ise, önleyici kararlar alınabileceği konusunda ve basınç farklılıklarının değerli bir kardiyovasküler risk belirteci olan ateroskleroz ile ilgili yapısal bir sorunun varlığını gösterebildiğinden, önleyici tedaviyi etkileyeceği konusunda uyarıyor.
Zira hipertansiyon, hiç bir belirti vermeden ilerleyebilen ve böbreklere, gözlere, beyne, kalbe ziyan veren ve öldüren bir hastalıktır. Araştırmalara bakılırsa yetişkin nüfusun birden fazla hipertansiyon hastası olduğunu bilmiyor ve teşhis ve tedavi edilenlerin büyük bir kısmı, hastalık belirti vermediği için tedaviyi tamamlamıyor ve denetimli kan basıncı sayılarına sahip olamıyor.
Hipertansiyonun denetimi, bilhassa felçlerin büyük bir kısmının ardında hipertansiyon olduğu hesaba katılırsa, kalp ve damar hastalıklarını önlemek için birincil tedbir olarak öne çıkıyor.
HER İKİ KOLDAN DA ÖLÇÜLMELİ
Bütün bunlar, kan basıncını âlâ ölçmenin değerini ortaya koyuyor ve hipertansiyon teşhisini koymak için en azından birinci değerlendirmede her iki koldan da tansiyonun ölçülmesi büyük ehemmiyet taşıyor. Klinik uygulama kılavuzları, baskın kolun (en yüksek basınca sahip) hangisi olduğunu belirlemek ve bu kolda ardışık denetimleri gerçekleştirmek için ikili ölçümü önermektedir. Bu bilgi biroldukça hipertansiyon hastası insanı şaşırtacaktır, zira tansiypnun yalnızca bir koldan ölçülmesi yaygındır ve epeyce yaygın olan şey bu bilginin kullanılmamasıdır.
Tansiyonun her iki koldan da ölçülmesinin hayati bir ehemmiyeti vardır. Bu, bu alandaki en itibarlı mecmua olan Hypertension Journal’da (Hipertansiyon Dergisi) yer alan ve 54 bin kişinin datalarının tahlil edildiği bir çalışmada, kollar içindeki kan basıncı ölçümlerindeki farkın, kalp ve damar hastalıkları, kalp krizi, felç ve vefat riskini artırdığı görüldü.
KALP KRİZİ RİSKİ 10 YIL EVVELCE İDDİA EDİLEBİLİR
İngiltere’de bulunan Exeter Üniversitesi tarafınca yönetilen çalışmada; Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Afrika ve Asya’dan her iki kolda kan basıncı ölçümleri olan 54 bin bireyden oluşan bir bilgi tabanı oluşturmak için 24 global çalışmanın bir tahlili gerçekleştirildi. 10 yıldan fazla bir süre boyunca iştirakçilerin kalp ve damar hastalıklarını, kalp krizlerini ve felçleri takip ettiler ve toplanan bilgiler, iki kol içinde ne kadar fazla basınç farkı var ise, hastanın sıhhatine yönelik ek riskin o kadar büyük olduğunu doğruladı.
Her iki kolu da ölçmenin hayat kurtarabileceğinin altının çizildiği araştırmada, hangi hastaların değerli ölçüde daha yüksek riske sahip olabileceğini belirlemek için her iki kolun da ölçülmesinin gerekli olduğuna dikkat çekildi ve iki kol içindeki tansiyon farkının bir kişinin kalp krizi geçirme riskini 10 yıl evvelde gösterebileceği vurgulandı.
Çalışmada, 5 mm Hg’lik her bir farkın, kardiyovasküler riskte yüzde 4 ila 6’lık bir artışla bağlantılı olduğu görüldü. Bu niçinle, bu farklılıkların saptanması, kolesterol üzere öteki faktörlerle birlikte ferdi kardiyovasküler riskin daha düzgün kıymetlendirilmesine imkan sağlıyor.
Şu anda, Avrupa kılavuzları, ek kardiyovasküler riskin eşik göstergesi olarak iki kol içinde 15 mmHg yahut daha fazla sistolik (büyük tansiyon) bir fark kabul etmektedir. Örneğin, sol kolda 135/90 mmHg ölçülen tansiyon sağ kolda 150/90 çıkıyor ise risk artıyor demektir.
birebir vakitte, bu yeni çalışma, 10 mmHg’lik daha düşük bir eşiğin ek risk göstergesi olduğunu buldu. Bu, kollar içinde bu biçimde bir fark var ise, daha fazla insanın tedavi için düşünülmesi gerektiği manasına gelir.
Çalışma müellifleri, iki kol içindeki basınç farklarını hesaba katmanın bilhassa kıymetli olduğu konusunda ısrar ediyor, zira birisi risk sonundaysa, lakin alakalı faktörleri var ise, önleyici kararlar alınabileceği konusunda ve basınç farklılıklarının değerli bir kardiyovasküler risk belirteci olan ateroskleroz ile ilgili yapısal bir sorunun varlığını gösterebildiğinden, önleyici tedaviyi etkileyeceği konusunda uyarıyor.